Rodos Gezisi ve Türkleri

Bulut Karadag
4 min readJun 7, 2023

--

Evliya Çelebi seyahatnamesinde Rodos için şöyle der; havası çok güzeldir ve beyaz ekmeği şifadır. Evliya Çelebi dikkat çekmek için bazen abartılı ifadeler kullanır. Ancak Rodos için söylediklerinde hiçbir abartı yok. Havası gerçekten harika ve böyle lezzetli bir ekmekle hiç karşılaşmadım.

Rodos, dört ana medeniyetin eserlerinin bulunduğu bir ada. Bunlar, Helenistik, Bizans, Şövalyeler ve Osmanlı dönemi. 1912 sonrası İtalyanların ve 1947 sonrası Yunanlıların eser etkisi çok fazla değil. Rodos gezimde başta Osmanlı eserleri olmak üzere birçok kültürel eseri ziyaret ettim. Bunun yanında adada yaşayan Türklerle sohbet etme fırsatı buldum. Benim için keyifli bir seyahat oldu. Sizlere bunlardan detaylı olarak bahsedeceğim.

Rodos adası, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Türklerin eline geçiyor. 1912 yılına kadar da Türk toprağı olarak kalıyor. Anadolu’dan getirilen Türkler bu topraklara yerleştiriliyor. Old Town dediğimiz eski şehir içinde 1974 yılına kadar Türklerin evleri ve dükkanları bulunuyordu. Bu tarihte gerçekleşen Kıbrıs Barış Hareketi sırasında Yunanlılar buradaki Türklere baskı yaparak evlerini ve dükkanlarını satmalarını istiyor. Eğer satmazlarsa Yunan devletinin zorla ellerinden alacağını söylüyorlar. O sıralar 20 bin olan Türk nüfusundan 15 bin kadarı mallarını satıp Anadolu’ya kaçıyor. O tarihten itibaren şehir içindeki ev ve dükkanlar Yunanlıların eline geçiyor. Şu an 4000–5000 kadar Türk’ün Rodos’ta yaşadığı söyleniyor. Birkaç aile dışında hepsi eski şehirden uzakta özellikle Uzgur, Kanamat, ve Kandilli köylerinde yaşıyorlar.

Rodos’ta birçok Osmanlı eseri var. Camiler, kütüphaneler, imarethaneler hala ayakta. Tüm şehirde Türk eseri 14 camii olduğu söyleniyor. Bunlardan sadece bir tanesi ibadete açık. Bu cami Pargalı İbrahim Paşa Camisi. Cami, öğle saatlerine doğru açılır, öğle, ikindi ve akşam namazları kılınır ve sonrasında kapısı kitlenir. Vakit namazlarında çok fazla kimse olmuyor. Hatta imamdan başka kimse olmuyor desem yalan olmaz. Sadece cuma namazı sırasında 3–4 saf oluyor. Cuma cemaati 15–20 kadar Türk, Arap, Hintli ve Pakistanlı Müslümanlardan oluşuyor. Bu cami haricinde Sultan Süleyman Camisi sadece bayram günlerinde açılıyor. Türkler bayramda bu iki camide namazlarını kılıp bayramlaşıyorlar. Muhtemelen bayramda kendilerini en çok Osmanlı ahalisi gibi hissediyorlar.

Eski şehir surlar ile çevrili ve birçok kapısı var. Şehre bu kapılardan giriliyor. En meşhur kapısı Deniz Kapısı (Sea Gate). İçeri girip biraz sola ilerledikten sonra Hipokrat Meydanına çıkıyorsunuz. Tıbbın babası Hipokrat’ın burada bir süre yaşadığı söyleniyor. Meydandan yukarı doğru yol alırken sol tarafınızda Mehmet Ağa Camii sizi karşılıyor. Buraya geldiğinizde Sultan Süleyman Camisi ve Fethi Paşa Saat Kulesi’ni uzaktan görebiliyorsunuz. Sultan Süleyman Camisi ve Fethi Paşa Saat Kulesi şehrin hâkim tepesi üzerine kurulmuş durumda. Şehrin silüetini süsleyen nadide eserlerden. Yukarı doğru yol alırken yolunuzun üzerinde Mevlâna Kafe’de durup bir Türk kahvesi içip soluklanabilirsiniz. Mevlâna Kafe 14. yüzyıldan kalma bir kahvehane. Sonrasında yürümeye devam edip, Kanuni Sultan Süleyman Camisine ulaşıyorsunuz. Camiye varınca sol tarafınızda ise başka bir Osmanlı eseri var. Nadide eserlerin bulunduğu Hafız Ahmed Ağa Kütüphanesi. Camiyi ve kütüphaneyi biraz geçtikten sonra ileride sağda Türk Medresesi (okulu) var. Ancak restorasyon devam ediyor. Şu an ne yazık ki anadilde eğitim veren bir tane bile Türk okulu yok. Eskiler bu okullarda eğitim almışlar ancak günümüzde Türk çocukları Yunan ilkokullarında eğitim alıyor ve Türkçeyi sadece aile içinde konuşuyorlar. Birkaç nesil sonra muhtemelen adada ne Türkçe konuşan ne de camiye giden kimse olmayacak.

Adada zamanında Yahudiler’de yaşıyordu. Yahudi soykırımından Rodos’taki Yahudilerde nasibini almış. İkinci Dünya savaşı sırasında Mihver devletleri adadaki Yahudileri gemilere bindirip deniz ortasına götürüp döküyorlarmış. Bunu birinci ağızdan adadaki 84 yaşındaki bir Türk’ten dinledim. Yahudiler o zaman kendilerini saklamak için Türklere sığınmışlar. “Yaşarsam malımın mülkümün yarısı sizin olsun” dermiş. Şu an bir elin parmağını geçmeyecek kadar Yahudi olduğunu söylüyor. Kendilerinin ibadet ettiği bir Sinagog da bulunuyormuş. Ancak şu an müze olarak kullanılmakta. Yolunuz düşerse burayı da ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

1. Sıra: Pargalı İbrahim Paşa Camii, Hafız Ahmed Ağa Kütüphanesi, Mevlana Kafe. | 2. Sıra: Fethi Paşa Saat Kulesi, Sultan Süleyman Camii

--

--

Bulut Karadag

Tech Evangelist | Interest : Technology, learning language, geography, countries, science, finance